Hani insan bir an yalnız kalmaya ihtiyaç duyar ya... Öyle işte. İhtiyacım var hayatımdaki tüm haşerelerden kurtulmaya.
Kum taneciklerinin rüzgarla salınışını düşünürüm insan olmayan çöllerde. Özenirim bazen onlara. Alıntı yapılmamış kitap cümlelerini severim, ayrı ayrı ve güzel kelimeleri olan. Ne güzeldirler ayrılıklarıyla. Yine yanlızlık ağır basar sonra. Esmer suretimde bakarken aynaya, ıslak kelimeler yazarım canı yanmış cümleler oluşturan. Hüzünlenirim. Yalnızımdır artık kendimle. Aynada bana bakan benden başka kimsem yoktur o an. Gülümserim ona. Sevinirim...
Yalnızım artık. Bir ben var şimdi benimle bir de ben...
29 Eylül 2010 Çarşamba
19 Eylül 2010 Pazar
Yine sen! Hep sen!
Ne güzeldi!
Deniz kokusu, güneşten kaçmak için aranan ufacık bir gölge, caretta caretta korkusu, yeni bir heyecan, yeni insanlar, kaçık arkadaşlar...
Kendimi rahat hissettim orda. Kaçışsız ve gizlenişsiz bir iki gün canıma çok iyi geldi. Tazelendim bir kez daha.
Denizin kokusunu burnuma çekerken doyasıya "O"na bir şeyler yazmak geldi içimden;
"Kaç zaman geçti üstünden bulamadım ne sevgini ne seni, soğuk karanlık ve saçma geçen her gece hiç duymadığım kokunu çektim burnuma. Seni ne kimse bildi ne de ben anlattım onlara ve kimse bilmedi seni sardığımı rüzgarı yerine koyup. Dans ederken gözlerimi kapatıp hayalinle dans etmek nedir bilirim. Yürüdüğüm yollara seninde basmış olabileceğin ihtimali koparır içimin fırtınalarını. Sen bile bilemezsin senin için ne yollar yürüdüğümü. Tüm yollar sana çıkar artık fallarımın meçul kahramanı..."
Benim kalbimin onu ne kadar sevdiğini bir bilse...
Deniz kokusu, güneşten kaçmak için aranan ufacık bir gölge, caretta caretta korkusu, yeni bir heyecan, yeni insanlar, kaçık arkadaşlar...
Kendimi rahat hissettim orda. Kaçışsız ve gizlenişsiz bir iki gün canıma çok iyi geldi. Tazelendim bir kez daha.
Denizin kokusunu burnuma çekerken doyasıya "O"na bir şeyler yazmak geldi içimden;
"Kaç zaman geçti üstünden bulamadım ne sevgini ne seni, soğuk karanlık ve saçma geçen her gece hiç duymadığım kokunu çektim burnuma. Seni ne kimse bildi ne de ben anlattım onlara ve kimse bilmedi seni sardığımı rüzgarı yerine koyup. Dans ederken gözlerimi kapatıp hayalinle dans etmek nedir bilirim. Yürüdüğüm yollara seninde basmış olabileceğin ihtimali koparır içimin fırtınalarını. Sen bile bilemezsin senin için ne yollar yürüdüğümü. Tüm yollar sana çıkar artık fallarımın meçul kahramanı..."
Benim kalbimin onu ne kadar sevdiğini bir bilse...
13 Eylül 2010 Pazartesi
Bir Hayale Aşık Olmak...
Dünden bugüne en fazla kaç duygu bir arada yaşanabilirse yaşadım. En baskını can sıkıntısı. Tadım kaçık. Ama herşeye rağmen aşk yine de ayrı bir tad...
Referandum "zıkkımına" oldukça taktım kafamı. Çok yoğun beynim bununla. Tabi buruk bir sevincim de var bunun yanında. Ülkem gümüş madalyayı hakkıyla kazandı. Aşk dediğim şeyse... Tam bir boşluktan ibaret. Yine de sığmıyor...
Gözlerim heryerde onu arıyor. Koşarken, kahve içerken, oturduğu binanın civarından geçerken... Hatta tuhaftır ki; annemin yıllarca yalvarması üzerine yine de yapmadığım çamaşır serme ritüelini sırf belki görürüm diye kabul ettim geçenlerde. Asıl tuhaf olan hayalimi balkona çıkıp görmeyi beklemek değil mi? Neyse. Görmemem bir yana annemin dolu dolu bakan gözleri sözcüklere dökülünce ben bile duygulandım:"Büyüyorsun..."
Fallar bana reel gelmese de taktım bu aralar.
-Boş vakitlerinde neler yaparsın?
+Fal baktırırım, fal baktırırım, fal baktırırım...
Hemen her çeşidini öğrendim bu sayede. Bir hayale aşık olunca insan, demek faldan "bile" medet umabiliyormuş. Öğrendim.
Herşeyi bir kenara bırakıp huzurluca uyumak güzel olurdu. Aklımda hayalim, yanımda huzur...
Hayalime sarılıp, güven ve sonsuz sevgi duygusunu yaşamak dileğiyle...
Tatlı rüyalar bay ?
Referandum "zıkkımına" oldukça taktım kafamı. Çok yoğun beynim bununla. Tabi buruk bir sevincim de var bunun yanında. Ülkem gümüş madalyayı hakkıyla kazandı. Aşk dediğim şeyse... Tam bir boşluktan ibaret. Yine de sığmıyor...
Gözlerim heryerde onu arıyor. Koşarken, kahve içerken, oturduğu binanın civarından geçerken... Hatta tuhaftır ki; annemin yıllarca yalvarması üzerine yine de yapmadığım çamaşır serme ritüelini sırf belki görürüm diye kabul ettim geçenlerde. Asıl tuhaf olan hayalimi balkona çıkıp görmeyi beklemek değil mi? Neyse. Görmemem bir yana annemin dolu dolu bakan gözleri sözcüklere dökülünce ben bile duygulandım:"Büyüyorsun..."
Fallar bana reel gelmese de taktım bu aralar.
-Boş vakitlerinde neler yaparsın?
+Fal baktırırım, fal baktırırım, fal baktırırım...
Hemen her çeşidini öğrendim bu sayede. Bir hayale aşık olunca insan, demek faldan "bile" medet umabiliyormuş. Öğrendim.
Herşeyi bir kenara bırakıp huzurluca uyumak güzel olurdu. Aklımda hayalim, yanımda huzur...
Hayalime sarılıp, güven ve sonsuz sevgi duygusunu yaşamak dileğiyle...
Tatlı rüyalar bay ?
7 Eylül 2010 Salı
Öylesine Bir Gün Yine Güneş'li Ay'lı.
Yabancı müzik müptelası olsam da "Bülent Ortaçgil" dinlemek beni en az "Beatles" kadar rahatlatmıştır hep. Kitap okumak gibi birşey bu da, olmazsa olmaz...
Kendimi kalabalık ve uzak hissettiğim günler bunlar. Sanki hergün bir adım daha uzaklaşır gibiyim sevdiklerime. Bazen uzun zamandır görmediğim bir arkadaşımı web sitenin birinde görüp selam verememek gibi birşey. Yakın, sıcak ama uzak.
Belki boş kalmışlığın verdiği sıkıntıyla hep birşeyler karalama isteği kanımın hızlıca akmasını sağlıyor. Her yeni gün, güneşin doğması gibi "Olmalı!" diyorum. Az da olsa olmalı. Değil mi?
Bugün kardeşimle aklımızda en çok yer eden kitabı konuşurken "Evet, çok güzeldi. Keşke bitmeseydi." dedim. Onayladı. Birbirimize baktık ve sözcükleri kullanmadan klişe olan "Her güzel şeyin bitmesi" geldi aklımıza. Şimdi düşünüyorum da güzel olmayanlar bitmiyor. Yolsuzluk, savaşlar, saçma yasalar, insanların yere fütursuzca tükürmesi... Çirkin ve yıllardır bitmeyen.
Biraz daha Ortaçgil dinleyip dinlenmeliyim. Zira uyanmak zor olur sabah. Belki orda bir yerde bana ihtiyaç duyan bir ihtiyar vardır. Ona gitmeliyim. Özledim...
Kendimi kalabalık ve uzak hissettiğim günler bunlar. Sanki hergün bir adım daha uzaklaşır gibiyim sevdiklerime. Bazen uzun zamandır görmediğim bir arkadaşımı web sitenin birinde görüp selam verememek gibi birşey. Yakın, sıcak ama uzak.
Belki boş kalmışlığın verdiği sıkıntıyla hep birşeyler karalama isteği kanımın hızlıca akmasını sağlıyor. Her yeni gün, güneşin doğması gibi "Olmalı!" diyorum. Az da olsa olmalı. Değil mi?
Bugün kardeşimle aklımızda en çok yer eden kitabı konuşurken "Evet, çok güzeldi. Keşke bitmeseydi." dedim. Onayladı. Birbirimize baktık ve sözcükleri kullanmadan klişe olan "Her güzel şeyin bitmesi" geldi aklımıza. Şimdi düşünüyorum da güzel olmayanlar bitmiyor. Yolsuzluk, savaşlar, saçma yasalar, insanların yere fütursuzca tükürmesi... Çirkin ve yıllardır bitmeyen.
Biraz daha Ortaçgil dinleyip dinlenmeliyim. Zira uyanmak zor olur sabah. Belki orda bir yerde bana ihtiyaç duyan bir ihtiyar vardır. Ona gitmeliyim. Özledim...
4 Eylül 2010 Cumartesi
İyikilerimden Biri
Sarıpılıp kokumu burnuna çekişi hala hatırımda. Sanki yıllardır sevilememişliğin özlemi gibi tekrar takrar hafızamdan geçiriyorum. Adeta unutmamaya çalışılan sözleri tekrarlamak gibi. Bilmesini istemem, adeta şiir gibiydi. Hele de o replik...
-Hiç özlememişsin beni.
+...
-Aslına bakarsan hiç sevmedin de değil mi?
+...
-Neden sarılıp öpmüyorsun? Neden gözlerime bakmıyorsun?
+...
-Zaten benim için de gelmedin değil mi?
+...
-Sağlık olsun...
"Yine sessizliğin sesini duydum. Ben gözlerine bakarken kafasıyla onayladı."
Kimbilir neler geçiyordu aklından. Neden gözlerini kaçırdı hep? Yoksa duymadıklarım gerçekmiydi. Bunu ondan ve "S.A."dan başkası bilemezdi.
Sonra bana sarılınca sanki sorularımı cevaplar gibi, kendimi yine, yeniden onun gibi hissettim. Boyuna yetişmeyen boynuna parmak uçlarımla yetiştim. Kocaman sardı beni kollarıyla. Onunmuş gibiydim.
Yine sonra ılık bir sevinç indi kelebekler uçuşan mideme. Kendimi tenkit ettim "Aşk yok!" diye.
Kendimi tutamadım. Deli bi çağlayan gibi, taşan duygularımı yutamadım.
Seni çok özlemişim "E.A.". İyiki geldin. Vee...
"O zaman iyi geceler..."
-Hiç özlememişsin beni.
+...
-Aslına bakarsan hiç sevmedin de değil mi?
+...
-Neden sarılıp öpmüyorsun? Neden gözlerime bakmıyorsun?
+...
-Zaten benim için de gelmedin değil mi?
+...
-Sağlık olsun...
"Yine sessizliğin sesini duydum. Ben gözlerine bakarken kafasıyla onayladı."
Kimbilir neler geçiyordu aklından. Neden gözlerini kaçırdı hep? Yoksa duymadıklarım gerçekmiydi. Bunu ondan ve "S.A."dan başkası bilemezdi.
Sonra bana sarılınca sanki sorularımı cevaplar gibi, kendimi yine, yeniden onun gibi hissettim. Boyuna yetişmeyen boynuna parmak uçlarımla yetiştim. Kocaman sardı beni kollarıyla. Onunmuş gibiydim.
Yine sonra ılık bir sevinç indi kelebekler uçuşan mideme. Kendimi tenkit ettim "Aşk yok!" diye.
Kendimi tutamadım. Deli bi çağlayan gibi, taşan duygularımı yutamadım.
Seni çok özlemişim "E.A.". İyiki geldin. Vee...
"O zaman iyi geceler..."
3 Eylül 2010 Cuma
Oyunculuk Sanatı
"Tamam hazırlandım ve seni alt etmeye başlıyorum." dedi ve üç delikli topu labutlara gönderdi. Gözlerimi kocaman açmış "Strike" yapmasını beklerken ilk atışı sağ yandan, son atışı sol yandan kayıp hiçbirine isabet etmedi. Çok güldük.
Hayat da bir oyun değil mi? Atışı doğru ayarlarsan denk gelir ve şans senden yana. Ama savurursan eğer; ozaman orta parmağını gösterir sana kaba tabirle. Söz söylenmemiş, çocuk doğmamış, yerlerde bile böyledir bu. Ağlamayan kadınlar, misket oynamayan erkek çocuklar bile bilir bunu. Bu, böyledir...
İki oyunu da ben aldım. Başarım içime sığmadı, paylaştım.
Şimdi uyuyorum. Parmağımı şaklattığımda sabah olsun. Yeni oyuna "Start" diyelim.
"Game Over" olmamaya çalışalım bir gün daha.
Ve bir gün daha...
Ve bir gün daha...
Hayat da bir oyun değil mi? Atışı doğru ayarlarsan denk gelir ve şans senden yana. Ama savurursan eğer; ozaman orta parmağını gösterir sana kaba tabirle. Söz söylenmemiş, çocuk doğmamış, yerlerde bile böyledir bu. Ağlamayan kadınlar, misket oynamayan erkek çocuklar bile bilir bunu. Bu, böyledir...
İki oyunu da ben aldım. Başarım içime sığmadı, paylaştım.
Şimdi uyuyorum. Parmağımı şaklattığımda sabah olsun. Yeni oyuna "Start" diyelim.
"Game Over" olmamaya çalışalım bir gün daha.
Ve bir gün daha...
Ve bir gün daha...
1 Eylül 2010 Çarşamba
Saçmalardan Seçmeler
Yazı yazmada iki elini de aktif kullanabilen insan sayısı kaçtır acaba. Ben de onlardan olmayı isterdim.
En son ne zaman kitap okudum, oldu biraz. Bayaa. Araba sevdası hala başucumda durur. Kendimden vakit bulsam vakit ayırırdım kitap okumaya.
-Sen mi yazdın bunları?
+evet neden sordun?
-Emin misin senin yazdığına?
+evet eminim. bir sorun mu var?(olmalı)
-Bitince konuşuruz.
Bitti ve konuştuk. Ben yazmışım. "Gerçekten mi?" dedim kendime. Bu kadar şeyi ben mi saçmalamışım? Olamaz! Harikayım.
Saçma...
Uykum yok saçmalayasım var.
+Saçmalamaz mısın lütfen?
-James Joyce, John Lennon, Tasmina Perry okuyasım var.
+Okumalısın. ama bağlantısız. saçma.
-hmdlefkdslss..
-Hala saçma.
En son ne zaman kitap okudum, oldu biraz. Bayaa. Araba sevdası hala başucumda durur. Kendimden vakit bulsam vakit ayırırdım kitap okumaya.
-Sen mi yazdın bunları?
+evet neden sordun?
-Emin misin senin yazdığına?
+evet eminim. bir sorun mu var?(olmalı)
-Bitince konuşuruz.
Bitti ve konuştuk. Ben yazmışım. "Gerçekten mi?" dedim kendime. Bu kadar şeyi ben mi saçmalamışım? Olamaz! Harikayım.
Saçma...
Uykum yok saçmalayasım var.
+Saçmalamaz mısın lütfen?
-James Joyce, John Lennon, Tasmina Perry okuyasım var.
+Okumalısın. ama bağlantısız. saçma.
-hmdlefkdslss..
-Hala saçma.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)